Başlığını, okyanuslarda yüzen devasa atık yığınına bilim çevrelerinin verdiği isimden alan bienal, insanların sebep olduğu doğal ve kültürel atıklara antropoloji veya arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına yer vererek sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açıyor. Peki bu ‘Yedinci Kıta’ nerede? Üzerinde ne yaşar, ne yetişir? Yüzölçümü ne kadardır? Yedinci Kıta’da kim hüküm sürer? Uzaydan görünür mü? Sizi, insanlığın kendi felaketini getiren son tasarımında bir gezintiye çıkarıyoruz. ‘Yedinci Kıta’ turistik bir destinasyon olsaydı hakkında bilmek isteyeceğiniz her şey burada.
Keşifler Çağı çoktan sona erdi, yeryüzünde ayak basılmadık, gidilmedik tek bir ada bile kalmadı diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bırakın adayı, insanlık 20. yy’ın sonunda koskoca bir kıta keşfetti; Yedinci Kıta’yı...
Yedinci Kıta kehaneti yaklaşık 2 bin 500 yıldır yeryüzünde dolaşıp duruyordu. Platon’un zamanından bu yana insanlık, bir gecede batan kayıp uygarlığı konuşuyordu. Biz onu hep Atlantik Okyanusu’nun ortasında, Afrika ile Amerika’nın arasında Atlantis olarak aradık. O ise Pasifik Okyanusu’nda, Kaliforniya ile Hawaii arasında, kıyıdan 1200 deniz mili açıkta ortaya çıktı. Henüz dünya atlaslarında bulmak mümkün değil ama kökten adımlar atılmazsa kısa sürede kendine sağlam bir yer edineceğine neredeyse eminiz.
***Greenpeace’in Arctic Sunrise gemisi geçen yıl yeni kıtaya bir keşif gezisi gerçekleştirdi. Kıta sularında Los Angeles, New York, Miami gibi büyük Amerikan kentlerinden 11 kat daha fazla mikroplastik kirlilikle karşılaştı. Bazı atıkların ait olduğu markaları tespit ve teşhir etti. Bu markalar arasında Coca-Cola, Unilever, Bayer de vardı.***
Tesadüfen keşfedildi
Buna keşif demek de pek doğru değil aslında. Keşfetmek için hep orada olan bir şeyi bulmuş olmak lazım. Oysa Yedinci Kıta’yı biz yarattık. Ama yine de kıtanın bir kâşifi var: Charles Moore.
Oşinograf ve gemi kaptanı Charles Moore, 1997’de teknesiyle Hawaii’deki bir yarıştan dönüşte Kaliforniya’ya doğru mürettebatıyla yol alıyordu. Tam Kuzey Pasifik Döngüsü’nün olduğu yerde kimsenin varlığından haberdar olmadığı yeni kıtaya rastladılar. Moore daha sonra o anı şöyle anlatacaktı: “Önümde göz alabildiğine uzanıyordu. Bölgeden geçtiğimiz hafta boyunca başka bir şey göremedim. İnanılmazdı, buraların hep el değmemiş okyanus olması gerekiyordu.”
Her kâşif grubu gibi bulunan yeni kıtaya adını da verdiler. Ekipten Curtis Ebbesmeyer, bu yeni yere ‘Büyük Pasifik Çöp Alanı (The Great Pacific Garbage Patch)’ dedi. O gün bugündür İngilizcede bu isimle anılıyor. Türkçe çevirisi ise tartışmalı. Kimi ‘... çöp alanı’, kimi ‘... çöp yaması’, kimiyse ‘... çöp girdabı’ diyor.
Plastik atıklardan oluşan bir çorba
Şimdi bu yeni kıtayı biraz daha yakından tanıyalım...
Yüzölçümü: Bu konuda elimizdeki veriler değişken. Zaten kıtanın da mevsime göre büyüklüğü farklılık gösteriyor. Bazı kaynaklar 1.6 milyon kilometrekare büyüklükte olduğunu söylüyor. Bu, tüm Fransa’nın üç katı, Türkiye’nin ise iki katı bir alan demek. Yeni kıtanın bir özelliği, uzaydan bakıldığında görülememesi. Bir tür hayalet gibi.
Coğrafya: Yedinci Kıta’ya teknik olarak ayak basmak mümkün değil, çünkü üzerinde yürünebilecek yoğunluğu yok. Daha çok çorba gibi. Rakımı bir metreyi bulmuyor. Ancak derinliği okyanus tababına kadar iniyor. Yüzey örtüsünü, 1.1 ile 3.6 trilyon arasında olduğu tahmin edilen plastik ve mikroplastikler oluşturuyor. Büyüklüğü 5 mm’nin altındaki plastiklere mikroplastik deniyor. Kıtada sık sık balıkçı ağlarından oluşan tepeliklere rastlanıyor. Okyanusun derinlerine uzanan bu yapılar yüzeyin yüzde 45’ini tutuyor. Bir kez girdaba kapılıp kıtaya sürüklenen bir plastik parçasının buradan ayrılması neredeyse imkânsız. Pet şişe kapakları ile poşetler kıtanın en üst katmanını oluşturuyor. Onların altında balıkçı ağı katmanı ve bidonlar yer alıyor. Üçüncü katman sigara izmaritleri, dördüncü ise polyester tekstil ürünlerinden oluşuyor. En alt katman pet şişeler.
Büyük Pasifik Çöp Alanı’nı meydana getiren malzemenin yüzde 80’i Asya ve Kuzey Amerika’dan geliyor. Kuzey Amerika’dan okyanusa ulaşan bir atık altı yılda, Japonya ve diğer Asya ülkelerinden gelen atıklar bir yılda buraya ulaşıyor. Kalan yüzde 20 gemi ve petrol platformlarından atılanlar. Dünyanın geri kalanının çöplerinin toplandığı başka dört çöp adası daha var okyanuslarda.
***Hayalet balıkçı ağları yüzeyin yüzde 45’ini oluşturuyor. Pet şişe kapakları ile poşetler kıtanın en üst katmanında yer alıyor. ***
Hâkim tür pet şişe ve naylon poşetler
Nüfus: Kıtada yaşam süresi çok düşük. Yaşayanların çoğu balıkçı ağlarına takılan okyanus canlıları. Balık, denizkaplumbağası ve yunuslar en sık rastlanan türler. Kıtadaki denizkaplumbağalarının günlük diyetinin yaklaşık yüzde 74’ünü plastikler oluşturuyor. Kaplumbağalar özellikle denizanası sandıkları poşetleri günlük öğünlerine dahil ediyor. Yüzey tarıma uygun değil. Herhangi bir ürün yetişmiyor ancak kıtanın kendisi insanlığın meyvesi. Kıtadaki en uzun ömürlü şey plastik. 1977 tarihli plastiklere rastlamak mümkün. Kıtayı oluşturan plastikler arasında oyuncaklar, diş fırçaları, kulak temizleme çubukları, elektronik eşyalar ve elbette bolca pet şişe bulunuyor. Kıtadaki hâkim türün pet şişe ve naylon poşet olduğunu söylemek mümkün.
İklim: Büyük Pasifik Çöp Alanı, dünyanın dönüşü ve hâkim rüzgarlar tarafından oluşturulan okyanus döngüsünün (girdabı) gözünde bulunduğundan hava çoğunlukla sakin oluyor.
Hâkimiyet: Yedinci Kıta hiç imsenin ve herkesin. Onu bizim tüketim alışkanlıklarımız yarattı. Kıtadan kişi başına düşen pay ise 200 parça plastik. Ancak böyle tüketmeye ve atık yaratmaya devam edersek payımızı artıracağımız kesin. Yapılan hesaplamalara göre 67 gemi bir yıl boyunca her gün çalışsa, kıtanın ancak yüzde birini yok edebilir. Uzmanlar tek bir ülkenin sahiplenip temizlemeye karar vermesi durumunda, sürecin ekonomik olarak o ülkeyi iflasın eşiğine getireceğini söylüyor.
Okyanuslarda bunun gibi dört çöp alanı daha bulunuyor. En büyüğü Pasifik Çöp Alanı. Yedinci Kıta olarak anılan alan, plastik atıklardan oluşan bir çorba gibi.
Kaynak: Banu TUNA / HÜRRİYET
6.09.2019